Yukarı Çık
Prof. Dr. Ferit Demirkan
Prof. Dr. Ferit Demirkan +90 530 512 02 04

Kanser Hastalarında Saç Dökülmesi

Kanser Hastalarında Saç Dökülmesi

Kemoterapi uygulamaları artan kanser oranları nedeni ile giderek yaygınlaşmaktadır. Kemoterapide kullanılan pek çok protokolde yan etkilerden biri de saç kaybıdır. Bu zorlu süreçte saçların dökülmesi stresi daha da arttıran bir faktör haline gelir. Hastanın öz-saygısı, vücut algısı bozulur, sosyal ilişkilerde kaçınma reaksiyonları ortaya çıkar.

Saç kaybı ilk kürden 1-3 hafta sonra başlar ve diğer kürlerle beraber hızlanır. Önce tepedeki ve kulak üzerindeki saçlar dökülür, dökülme sırasında ağrı ve kaşıntı olabilir. Vakaların % 50'sinde dökülme totaldir, bazı olgularda yamalı bir patern ortaya çıkabilir. Terapi bittikten 3-6 ay sonra çoğunlukla kendiliğinden saçlar yerine gelir. Ancak pek çok hastada saçın renginde, dokusunda ve büyüme hızında değişiklikler olur. Çok nadir olarak kemoterapi kalıcı saç kaybına yol açabilir. Eğer 6 aydan sonra saçlar hala düzelmemişse dökülmenin kalıcı olması muhtemeldir.

Kemoterapide saç dökülmesinin ortaya çıkması ve yoğunluğu uygulanan ilaca, verilen doza, veriliş şemasına ve protokoldeki kombinasyonlara göre değişir. Kemoterapi ajanları hızla büyüyen bütün hücreleri öldürdükleri için tümörle beraber büyümekte olan saç folikül hücrelerini de öldürürler. Büyüme yani anajen fazdaki foliküllerin etkilenip dökülmesi nedeni ile kemoterapi sebebi ile oluşan saç dökülmesine anagen afflivium adı da verilir. Bu genelde kadınlarda görülen ve telojen fazdaki saç dökülmesini tarif eden telogen affliviumdan farklıdır. Normalde saçların % 80-90'i anajen fazda olduğu için anagen effliviumda dökülme total ve hızlı olur. Ancak kemoterapi saç köklerindeki nispeten stabil duran kök hücreleri etkilemediği için saç dökülmesi kalıcı olmaz.

Bazı ilaçlar daha hızlı bir şekilde saç dökülmesine yol açabilirler. Bunlar:

  • Anti-mikrotübül ajanları (paclitaxel gibi) - % 80
  • Topoizomeraz inhibitörleri (doxorubicin gibi) - % 60-100
  • Alkilatörler (cyclophosphamide gibi) - % 60
  • Antimetabolitler ( 5-Fluoro uracil + Leucovorin) - % 10-50
  • Tirozin kinaz inhibitörleri (pazopanib gibi) - % 10-50

Bu ilaçların kombinasyonları dökülme yoğunluğunu daha da arttırır.

Kemoterapiye bağlı saç dökülmesini önlemek veya azaltmal için çeşitli yöntemler denenmiştir. Bunlar:

Saçlı Derinin Soğutulması:En eski yöntemdir. Karşılaştırmalı çalışmalarda etkinliği gösterilmiştir. Etki mekanizması 2 yoldan olur:

  • Soğukla beraber damarların kasılması ile beraber o bölgeye daha az kemotörapatik ajan gider
  • Soğuyan hücrelerin biyokimyasal aktivitesi azaldığı için ilacın etkisine karşı daha fazla dirençli hale gelirler.

Soğutma işlemi için kafaya takılan cihazlar vardır. Hastalar kafada üşüme ve başağrısından şikayetçi olabilirler. Antracycline ve taxane grubu ilaçların kullanıldığı vakalarda da başarılıdır. Ancak kafa derisinin soğutulması bu bölgede kemoterapik ajanın etkinliğini de azalttığı için saçlı deride metastaz çıkma ihtimali gündeme gelebilir. Bu yüzden hematolojik kanserlerde ve kemoterapinin tam kür amaçlı kullanıldığı diğer kanserlerde soğutma tedavisi uygulanmamaktadır.

Minoxidil % 2 Losyon: Kemoterapi sürecinde günde 2 kez kullanılmasının kemoterapiye bağlı saç dökülmesi sürecini önlemediği ama kısaltabileceği gösterilmiştir. Ancak doxorubicin ve busulfan+cyclofosphamide kullanılan vakalarda başarılı olmamaktadır.

D vitamini calcitriol ve melatoninin de kemoterapiye bağlı saç dökülmesini azalttığına dair deneysel çalışmalar mevcut olmakla birlikte bunu doğrulayan klinik çalışmalar yoktur.