Yukarı Çık
Prof. Dr. Ferit Demirkan
Prof. Dr. Ferit Demirkan +90 530 512 02 04

Blog

YAZA HAZIRLIK VE GÜNEŞTEN KORUNMA

Güneşi seviyoruz. Çünkü bize kendimizi iyi hissettiriyor. Güneşin bize iyi hissettirmesinin birkaç nedeni var. Öncelikle güneş ışınları cildimizde aktif D vitamini sentezlenmesini sağlayarak sağlığımıza ciddi anlamda katkıda bulunuyor. D vitamini eksikliğinin saç ve tırnaklarda sorun yarattığı, oto-immun ve kardiyak hastalıkları kolaylaştırdığı, kemik erimesine yol açtığı kanıtlanmış durumda. İkinci olarak, aydınlık olan sürenin uzamasının bir anti-depresan etkisi var. Yüksek enlemlerde gecelerin aylar boyu uzun sürdüğü ülkelerinde ülkelerde intihar oranlarında artış gözleniyor. Üçüncü neden güneşin afrodizyak bir etkisi olması. Bu daha çok erkeklerde belirgin şekilde ortaya çıkıyor. Son neden ise güneşten yanan ciltlerin insana kendini daha güzel hissettirdiği gerçeği. 80 denek üzerinde yapılan bir çalışmada, hepsinin fotoğrafları çekiliyor ve daha sonra photoshop yardımı ile bu fotoğrafların güneşlenmiş halleri yaratılıyor. Daha sonra hangi fotonun daha güzel olduğu hem deneklerin kendilerine, hem de bağımsız gözlemcilere soruluyor. Her iki grup da güneşlenmiş resimlerin daha iyi göründüğüne karar veriyor.

Aslında konumuz tam da bu: güneşin cilde etkileri. Güneşlenmiş bir cilt kısa süreliğine daha iyi görünse de bu güneşin cilde zarar verdiği gerçeğini değiştirmiyor. Ultraviyole (UV) ışınlarının cilde girmesi ile hücresel seviyede bir enflammasyon ve ödem oluşuyor ve bu cildi daha kalın ve düzgün gösteriyor. UV etkisi ile bronzlaşan ciltte aslında lekeler daha sonra patlayacak da olsa geçici bir renk homojenliği ortaya çıkıyor. İşte bu yüzden bronz ciltler daha iyi görünüyor ve solaryumlar hala çalışıyor. Ancak ultraviyolenin D-vitamini ürettirmekten başka faydası yok, zararı ise çok.

Güneşteki UV ışınları A, B ve C diye üçe ayrılıyor. C’nin tamamı ozon tabakası tarafından emildiği için yok farzedilebilir. Yeryüzüne inen UV’nin %95’i UVA, gerisi UVB şeklinde. D vitamini ürettiren, güneşte kızarıklık ve kararma yapan UVB, UVA ise ciltte biraz daha derine inip yaşlanmayı hızlandırıyor. UVA’nın yarattığı sorunlar cilt lekeleri, ince kırışıklıklar, cilt esnekliğinde azalma şeklinde ortaya çıkıyor. Ayrıca her ikisi de kanserojen, bütün cilt kanseri tiplerinin görülme olasılığını arttırıyorlar. Üstelik UV sadece güneşe direk temasla risk yaratmıyor, bulutlardan, cam ve su yüzeylerden yansıyarak da bize ulaşıyor, hatta UVA camlardan içeri de girebiliyor.

Peki UV’den nasıl korunalım ? En iyi çözüm güneş koruyucu kremler kullanmak. Bunların 2 ana tipi var: Mineral (Fiziksel) koruyucular ve Kimyasal Koruyucular (sağda).

Yaza Hazırlık ve Güneşten Korunma

Bizim piyasada daha çok gördüklerimiz kimyasal koruyucular. Bunların içindeki etken madde cilt tarafından emiliyor; cilde gelen UV ışınları da cilt tarafından emildikten sonra içerdeki bu kimyasalla tepkimeye girerek nötralize oluyorlar. Yani korunma olayı cildin içinde gerçekleşiyor. Kimyasalın azalıp bitmesi de söz konusu, dolayısı ile SPF değerine göre kimyasal koruyucuların yenilenmesi gerekiyor. SPF nin artması güneşten koruma etkisini değil koruma süresini uzatıyor. Örneğin hiçbir şey sürmeden güneşe çıkıldığında kızarıklık 5 dakikada başlıyorsa SPF 4 sürüldüğü zaman 4 katına yani 20 dk ya çıkıyor. Kabaca SPF 15 ve 20 güneşte bir saate kadar, SPF 30 ve 50 ise 2 saate kadar koruyor. SPF 20 UV ışınlarının % 93’ünü süzerken, SPF 30, % 96, SPF 50 ise %98’ini tutuyor. Hiçbir koruyucu % 100 etkili değil. Kimyasal koruyucularla ilgili en büyük sorun düzenli kullanımda alerjik reaksiyonlar yaratmaları, ciltte yağlanma ve parlamaya neden olmaları.

Fiziksel koruyucular ise cildin üzerinde moleküler bir bariyer oluşturup gelen UV’yi geri yansıtıyorlar. Bu tip koruyucuların ne kendisi emiliyor, ne de UV emiliyor ve içerde kimyasal bir tepkimeye neden oluyor. Mekanik olarak ciltten temizlenmedikçe de koruyuculukları devam ediyor, yani bitmiyorlar. Bu yüzden aslında en çok tercih edilmesi gereken koruyucular bunlar, ama şimdiye dek çok rağbet görmemelerinin nedeni cilt üzerinde beyazımsı bir röfle oluşturmaları idi. Yani yüzünüzde bir krem olduğu anlaşılabiliyordu veya az sürüldüğünde de koruyuculukları azalıyordu. Şimdi molekül çapındaki düzenlemelerle bu sorun çözüldü. Tek bir uyarı var: nano teknoloji olanlardan uzak durun çünkü onlar çok küçük oldukları için cilde emilebiliyorlar ve alerjik reaksiyonlara sebep olabiliyorlar. Çocuklarda da fiziksel koruyucuların kullanılması öneriliyor.

Peki güneşten korununca D vitaminimiz azalacak mı? Aslında evet, çünkü D vitamini için en uygun güneşlenme saatleri saat 11:00 ile 16:00 arası. Bu periyodda aslında güneşe çıkılmaması veya çıkılırsa iyi bir korunma uygulanması öneriliyor. O halde ne yapalım? Aslında ortalama bir günde el, yüz ve kolları 20 dakika güneşe maruz bırakmak günlük 1000 IU D vitamini ihtiyacımızı karşılamak yetiyor. Güneşsiz günlerde oral takviye alınması öneriliyor. Bunun miktarı günde 600-800 IU ama 2000 IU’ye kadar alınmasını önerenler de var. Güneşe en çok maruz kalan, hatta sürekli maruz kalan kısımlarımız ellerimiz ve yüzümüz. Bu sebeple buralardaki deri, vücudumuzun diğer bölümlerindekilere göre çok daha çabuk yaşlanıyor, sarkıyor, lekeleniyor ve kırışıyor. O zaman güneşten sürekli korunması gereken kısımlar aslında bu kısımlar. Eğer güneşten D vitamini için yararlanmak istiyorsak ellerimize ve yüzümüze iyi bir koruma uyguladıktan sonra vücudumuzun diğer bölgelerini 20 dakika açık bırakarak günlük D vitamini ihtiyacımızı karşılayabiliriz. Üstelik bu süreyi uzatmaya da gerek yok, çünkü D vitamini sentezi bir süre sonra doyuma ulaşıyor ve ne kadar fazla kalsanız da artmıyor.

Yoğun bir güneş -deniz tatilinde cildimizi nasıl koruyalım? Sabah yüzümüzü temizledikten sonra gün içerisindeki yoğun güneş baskısına karşı cildi güçlendirmek için C-vitamini solüsyonu kullanabilirsiniz. C vitamini yazın da kullanılabilen ve UV’nin yarattığı serbest radikalleri cilt içinden toplayabilen bir molekül. Güneşe çıkarken fiziksel koruyucunuzu sürmek, gerektiğinde tekrarlamak gerekiyor. Fiziksel koruyucular da suda ve silinmekle çıkabiliyorlar. Plajdan veya havuzdan döndükten sonra cildin su kaybını azaltmak için cildi nemlendiren bir krem kullanmak iyi bir seçenek. Hyaluronik asit içerek kremler bu konuda en başarılı olanlardan. Akşamları ise günlük hasarı onarmak amacı ile A vitamini (retinol) serum kullanabilirsiniz.

Lekesi olanlar yazın ne yapmalı? Lekeler eskiden varsa güneşe çıkmakla artabilirler. Dolayısı ile güneş koruyucular mutlaka etkin bir şekilde kullanılmalı. Lekeleri azaltmaya yönelik soyucu tedavileri yazı uygulamıyoruz çünkü tam tersi bir etki yaratabiliyorlar. Onun yerine üretimi baskılayıcı kremler kullanmak ve yazı atlatmaya çalışmak en iyisi olabilir.